LoveTruyen.Me

Parcalar

"Beni kurtardınız değil mi?"

Ellerini sıkıyordu. Gerçekten ölmek istediği anlaşılıyordu.  İlgi veya artık beni görsünler diye yapılan bir şey değildi. Cidden ölmek için atlamıştı.

"Daha yüksek bir yerden atlamalıydım.Ne zaman çıkarım hastaneden?"

Onu hastaneden çıkarırsak kesinlikle tekrar denerdi. Onu çıkaramazdık. Çıkmamalıydı. Vücudu böyle bir şeye bir daha dayanamazdı.

"Bilemiyorum." Yalan. Psikolojik desteğe ihtiyacın var gibi."

Dalga geçiyormuşum gibi ellerini havaya kaldırmıştı.

"Psikolojik destek mi?"
Ellerini saçlarından geçirdi ve mırıldandığını duydum. "Ciddi misiniz ya?" Ellerini çok fazla sıkıyordu. Sanki kendine zarar vermek istermiş gibi.
Bir anda korkuyla endişe dolu gözleri bana çevrildi.

"Ailemi aramadınız değil mi?"
Öyle bakınca gerçekten korkmuştum.
Kaşlarımı çattım. "Hayır. Aramak için senin uyanmanı bekledik. "

"Hayır, hayır. Kimseyi aramıyorsunuz."

"Ama..." Cümlemi bitirmeme izin vermedi.

"İlla birini arıyacaksanız  kardeşimi arayın."

Tamam intahar etmeye çalıştığı için ailesini istemiyordu. Anlıyordum.

"Tamam ama bilgilerinde numarası yok."

Ben daha numarayı sormadan numarayı tek nefeste söyledi. Ben bir tek küçüklükten kalma annemin ve babamın numrasını biliyordum. Abiminkini hiç ezberlememiştim.

Telefonu çıkarttım ve bu sefer numarayı yavaş söyledi. Arama tuşuna basıp hattın çalmasını bekledim. Dördüncü çalışta bir kadın açtı telefonu.
"Deniz beni artık aramamanı söylemiştim. Tamam abin öldüğü için ben de üzgünüm ama onun numarasını almış bir yabancı olarak bu garip olmaya başladı."

Duyduklarımla kalakaldım. Kadın biraz bağırdığı ve Deniz'in tam yanında konuştuğum için duymuş olmalıydı. Gözlerini sabit bir yere dikmiş oraya bakıyordu. Gözünden bir damla yaş aktı. Lanet olsun.

"Ehh eh yanlış numara herhalde. Özür dilerim."

Telefonu kapatıp Deniz'in yanına gittim ve yatağına oturdum. Bazen insanlara sarılmam gerektiğinde içime bir his doğardı. Şu an o hissi fazlasıyla hissediyordum. Gözünden bir damla daha düştü. Hâlâ gözlerini baktığı yerden ayırmamıştı. Tam ağzını açmıştı ki onu kendime çekip sarıldım. Kesinlikle şaşırmıştı. Böyle bir şey beklemediği çok belli oluyordu. Önce uzun bir süre karşılık vermedi. Sonra kafasını omzuma gömdüğünü hissetmiştim. Sonra da kollarını sardı. Bir elimi saçına götürdüm. Saçlarına dokunmak istiyordum ama ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Bir anlık cesaretle saçlarını okşamaya başladım. Tepkisiz kaldı. Bir süre daha bu şekilde kaldık. Ben ondan ayrılmadan o benden ayrıldı. Ağlamıştı ve bana bakmıyordu. Yatağa bakıyordu. Sonra güldü. "Ahh emm vay be bir doktoru yatağa attım."

Gergindi ve bunu gizlemek için espiri yapıyordu. Ben de belli etmemek için gülüp gözlerimi devirdim.

Birkaç dakika bir sessizlik oldu. Cevabını tahmin edebildiğim soruyu sordum. "Neden intahar etmeye çalıştın? Kardeşin için mi?"

Başta dalga geçermiş gibi yaptı sonra burnunu çekerek "Onun gibi bir şey." dedi.

İnsanlara hayatımdan bahsetmekten nefret ederdim ama bunu ona söylemek istedim. Ona olan ilgimi anlayabilirdi. "Ben de abimi kaybettim. İnsanın herkesden fazla sevdiği birini kaybetmesi çok zor."

Biraz şaşırmışa benziyordu. Bekledi. Cevap vermeyecek sanmıştım ama konuştu."Ailemde sevdiğim tek kişiydi." Biraz nefes aldı. Sonra yüzüme baktı. Sanki bir şey hissetmiş gibiydi. "Hiç kendine zarar vermeye çalıştın mı?"

Açıkçısı bu pek beklediğim bir soru değildi. Afallamıştım. "Belki inanmayacaksın ama altı kere intahar etmeye çalışmıştım."

"Sen mi?" Şaşırmıştı. Fazlasıyla.

"Çok garip değil mi? İnsanların içini bilememek, aslında düşündüğümüzden çok farklı birisi çıkmaları."

"İnsan şaşırıyor." Yine bir sessizlik oldu. Tam gitmeye hazırlanıyordum ki tekrar konuştu.

"Neden intahar etmek istedin?"

Buna cevap vermeyecektim. O bana tam cevap vermediyse ben neden vereyim? Ayrıca bu konuları konuşmak acı vericiydi. İstemiyordum bu yüzden soruya soruyla karşılık verdim. "Sen neden intahar etmek istedin?"

Pes edermiş gibi ellerini havaya kaldırdı. "Tamam başka bir soru o zaman. Beni bu yüzden mi kurtarmak istedin? Çünkü normal hastalarına bu kadar yakın olduğunu sanmıyorum."

Aslında inkar edicektim ama sonra vaz geçtim. Ona karşı açık ve yakın olmak istiyordum. "Yalan yok. Sen bu kadar yakın olduğum ilk hastamsın. Belki de intahar ettiğini duyunca aklıma ben gelmişimdir?" Dudağımı büküp 'bilemiyorum ' gibi bir ifade takındım.

Hafif bir gülümseme gördüm dudaklarında. Biraz daha gülmesini istemiştim. Çok yakışıyordu. Onu biraz daha güldürmek için bir şeyler söyledim. "Aslında senin ameliyatına girmemeliydim. Üç gündür aç ve iki gündür uykusuzdum. Kurtulman ya şans eseri ya da benim yeteneğim."

"Yani şimdi sen diyorsun ki yüzde hatta binde bir ihtimalle kurtulma şansım vardı ve ben kurtuldum mu? Ohh bu kesinlikle şans değil karma. Küçükken bir kedinin kuyruğuna basmıştım ve şimdi olanlara bak. Özür dilerim kedicik ama seni görmemiştim. Bir kuyruk için bu kadar eziyet fazla değil mi?"

Çok istemesem de kendimi tutamayıp kıkırdadım. İntahardan bahsedip bu konu hakkında dalga geçiyorduk. Yaptığımız kesinlikle saçmalıktı ama insan kendisi gibi birini bulunca her söylediğini anlayabiliyordu ve bu insanı hiç olmadığı kadar rahatlatıyordu. Şu an benim yerimde Taner hoca olsa böyle bir konuyla dalga geçmenin hiç hoş olmadığını söyleyip o salak onaylamaz ifadesini takınırdı. Bu adamı bu yüzden sevmiyordum. Soğuk nevale gibiydi. Adama şaka yapıyorsun sana boş boş bakıyor.

Ben bunları düşünürken Deniz'in dehşet içinde karşıya baktığını fark ettim. Belki orada biri veya bir şey vardır diye kafamı çevirdim ama sadece duvar vardı. Deniz oraya kitlenmişti. Hani korkudan diliniz tutulurya aynen öyle bakıyordu.

"Deniz. "

Adını bir kaç kere daha söyledim ama duymadı. Omzuna dokunmak için elimi uzattım. Omzuna dokunduğum anda irkilerek bana döndü. Gözlerinde hâlâ o korku ifadesi vardı. Ne olmuştu? Veya ne olduğunu sanmıştı?

"Deniz iyi misin?"

Sanki sakinleşmek için zaman kazanmaya çalışırmış gibi etrafa bakındı. Bir kaç kere yutkunduktan sonra bir şeyler geveledi.

"Umm şey sadece dalmışım. Pardon."

Kesinlikle yalandı.

"Anladım." Onu pek zorlamak istemiyordum. Ailemin beni bu konularda ne kadar darladığı aklıma gelmişti. Bu yüzden ona bunu yapmak istemedim.

Bir anda dışarıdan bağırış sesleri geldi. Ne olduğunu anlamaya çalışarak Deniz'e baktım. O da aynı şaşkınlıkta bana bakıyordu. Ben tam ne olduğuna bakmak için dışarı çıkacakken kapı bir anda açıldı ve içeri oldukça endişeli gözüken bir çift girdi. Deniz onları görür görmez ellerini sıkmaya başladı.

Annesi olduğunu düşündüğüm kadın Deniz'e yaklaşıp konuştu. "Oğlum ne oldu sana böyle."

Babası daha kızgın bir tavır sergileyerek "Neden bize hiçbir şey söylemedin?"

Deniz sadece bana baktı. Gözünde biraz hayal kırıklığı vardı. Nasıl haberleri olmuş olabilirdi ki? O bakışları istemiyordum. Ona bu konuyla alakam olmadığını göstermek için kafamı 'bilmiyorum' der gibi salladım. Beni suçlamaması için içimden dua ediyordum.

Deniz cevap vermeyince babası olduğunu düşündüğüm adam daha da sinirlendi. "Senin hastanede olduğunu bile bilmiyoruz! Doktorun aradı çok endişelenmiş. Çıkıp gitmişsin seanstan."

Deniz hiçbir şekilde konuşmuyordu. Gözlerini duvara dikmişti. Ellerini o kadar sert sıkıyordu ki boğumlarında beyazlıklar oluşmuştu.
Deniz kadar adamın da sinirli olduğu her halinden belli oluyordu.

Kadın adamı biraz olsun sakinleştirip bana döndü. "Tam olarak durum ne doktor hanım. "

Önce Deniz'e bir bakış attım. Gözleri hâlâ duvardaydı. Annesi ve babası kesinlikle otoriter ve baskıcı insanlardı. Deniz'in neden onları aramak istemediğini anlıyordum. Yeminim olmasaydı şuan ya hastayı kaçırmıştım ya da yalan söylüyordum. Deniz'e bakmamaya çalışarak konuştum.

"Binadan düşmüş." Tamam tam olarak yalan değildi. Bence hâlâ doktorum.

Annesi hemen atladı. "Nasıl olmuş? Yanlışlıkla mı düşmüş?"
Ağzımda bir şeyler geveleyince Deniz'e baktım.
Deniz bir anda ilk defa konuşarak anne ve babasının dikkatini çekti.

Benim yalanımı devam ettirir sanmıştım ama konuyu bam diye tüm çıplaklığıyla söyledi. "Düşmedim. Atladım."

Deniz'in söylediği kelimelerle ben de dahil olmak üzere ailesi deliye döndü.
"NE! Oğlum sen iyi misin? Annem."

"Yeter Elif! Terapiste söyledim ilaçlarını almadığını. Sana da defalarca anlatmaya çalıştım ama hep alttan aldık. Şimdi de intahar etmeye çalışıyor. Düzelmeye bile çalışmadı. Bencillik yapıp bizi ne hâle soktuğunu düşünmedi. Her zaman kolaya kaçtın. Tıpkı abin gibi."

Babası son lafını söyleyince Deniz deliye döndü. Ayağı kırık olmasaydı kalkıp kavga ederlerdi emindim.

"Abimin intahar etmesinin tek sebebi sensin! Senin yüzünden öldü! Ve terapi görmesi gereken senken bizi yıllarca o hastanelere götürdün! Ne oldu? Cevap ver bana! NE OLDU!"

Babası Deniz'in yanına gelip elini kaldırdı. Deniz hâlâ kızgın bir şekilde babasına bakıyordu. Tokat atıcakken aralarına girip adamın elini tuttum.
"Bu kadar yeter. Burası bir hastane. Eğer kurallara uymayacaksınız lütfen çıkın."

Adam sinirle elini çekti ve ceketini düzeltti.
"Bu iş burada bitmedi. Eve bir daha gelebiliyor musun gör bakalım!" Deniz'e öldürücü bakışlar atıyordu. Kadın çaresizce oğluna bakıyordu. Bir oğlunu daha kaybetmek istemediğini biliyordum ama eşini de bırakamıyordu. Deniz'e yaklaştı. Yanağını öpecekken Deniz kafasını çevirdi. Kadının üzüldüğü her halinden belliydi. Deniz'i alnından öptü ve eşinin peşinden gitti.

Deniz çok hızlı bir şekilde nefes alıp veriyordu. Başını kaldırıp tam gözümün içine baktı."Şimdi anladın mı?" Neyden bahsettiğini çok iyi biliyordum. Bu yüzden sormayıp başımı salladım. O da kafasını ellerine çevirdi. Yanına gittim ve yatağın boş kısmına oturdum. Hâlâ ellerini sıkıyordu. Elimi ellerine koydum. Gözleri bir anda bana döndü. Gülümsedim. "Sen biraz dinlenmeye çalış. Benim nöbetim bitmek üzere. Yarın görüşürüz." Tepki vermedi. Fazla zorlamadım ve dosyaları alarak çıktım.

Bu bölüm pek hoşuma gitmedi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bạn đang đọc truyện trên: LoveTruyen.Me